KENDİNİ ARARMIŞ İNSAN!
“Bende Kalmasın” kitabından…
Zaman denilen kavram ne ilginç şey. Hiç vaktiniz oldu mu bunu düşünmeye? Ya da geçmişe bakıp geleceği bununla harmanlayarak zamanı yorumladığınız olmadı mı?
Okuduğunuz şu satırları yazarken bile ben zamanın nasıl geçtiğini, yılları, ayları hatta saniyeleri bile düşünüyorum. Her saniyede kendimi ararken nerede olduğumu ve neler yapmakta olduğumu sorgularken buluyorum kendimi.
Zamanda yol alırken sorgulamanın, arayış içinde olmanın da kaçınılmaz bir gerçek olduğunu anlıyor insan.
Düşünmeye başladığınızı umuyorum. Daha ilk günden başlayalım mı? Anne karnından dünyaya düştüğümüz günü bebek gözüyle düşünelim.
İnsanoğlu ana rahminde kendini öyle huzura hissedermiş ki “Kralı gelse bana dokunamaz” dermiş adeta. Dünyaya geldiği zaman ise muhteşem bir endişe, devasa bir korku kaplarmış o minicik bedeni. O minicik masum bebek henüz konuşmasa da ağlayışından anlarız korku dolu bir halde olduğunu.
İşte o anda sorgulama denilen şey başlıyor. “Ben kimim, nerdeyim, kim bunlar? gibi soruları bir süre kendine soran, kendisini arayan bebek anne kokusunu aldığı anda susar ve huzura kavuşur. O anda da kendini bulmuş olur, sorular cevap bulmuş olur. Allah’ın ne büyük mucizesi değil mi? Bence öyle.
Emekleme, yürüme, konuşma, yeme içme derken bir bebeğin kendini anlamlandırma süreci aslında bir ömrün her anında kendini göstermektedir. İster yedi aylık ol, ister yedi yaşında isterse yetmiş yaşında ol; kendini aramak anlamlandırmak gibi bir meselesi vardır insanoğlunun. İçinde bulunduğun ortam ve koşullar bu sorgulamalara katkı sunar. İyi ya da kötü.
Zamanın acımasız tarafı çoğu kez bir darboğaza sokar insanı. Hayatın kronolojik sıralaması bizi birçok defa sağa sola savurmuştur. Yeni ortamlar, yeni arkadaşlıklar, yeni bir hayat düzeni her zaman düşündürmüştür insanı. Tıpkı yeni doğan bebeğin ağlamaya başladığı gibi.
Evet! İnsan ağlar.
Hayat boyu edindiğin tecrübeler, yaşadığın zorluklar ve üstesinden gelmediğin belalardır seni her defasında yeni bir arayışa iten. Düğününde davetinde, sünnetinde, askerliğinde ya da anne baba olduğunda başlar yeni bir kendini arayış başlar. Hepsi birer ağlamadır aslında.
Ne yaşadığını bilirsin ancak ne yaşayacağını kestiremezsin. Geleceğin sana getireceği yenilikler, üzüntüler, mutluluklar o zaman dilimine girmeden önce seni sorgulamaya götürür. Zamanı sorgulatır, kendini sorgulatır ve hemen hemen her defasında ağlatır.
Sonuç! İnsan kendini ararmış. Ben lafı uzatmayacağım.
Düşünün bakalım. Arayın bulun!
Kendinizi…